Özellikle gazetelerde, az da olsa rastlamaya başladığımız bu yazı türü, yeni reklam mecrası olarak karşımıza çıkıyor. Sevdiğiniz veya merak ettiğiniz bir gazete yazarının yazısını okumaya başlıyorsunuz. Yazar, bir deneyimini, gözlemini veya bir tespitini anlatmaya başlıyor gibi yazısına başlamıştır. Yazarın akıcı bir dili, birbirinden ilginç deneyimleri, tespitleri, yüksek bir algılama gücü olmasa, onu okumazdınız. Yine aynı akıcılık, aynı merak uyandırıcı yazım stiliyle yazısını yazmaya başlıyor. Siz de aynı merak ve ilgiyle yazıyı okumaya başlıyorsunuz. Yazar, herhangi bir ürün veya hizmetle ilgili bir konu anlatıyor ve konunun içine, ürün, hizmet, marka isimlerini açıkça yerleştiriyor. Kimi yazarlar bu tip yazılarını yazdıktan sonra, altlarına “advertorial reklam” ibaresini kullanarak, bunun reklam yazısı olduğunu okurlarına gösteriyor. Ama kimi yazarlar bunu da yazmayabiliyorlar. Bu tip yazılar, bilinçli olarak kaleme alınıyor. Markalar, özellikle okurların yoğunlaşmış ilgisini ürünlerine çekebilmek için, para karşılığında gazeteyle anlaşıyor ve bu tip yazıların yazılmasını sağlıyorlar.

Markalar, en çok okunan yazarı seçebiliyor ve ilgili yazarın, bu tür reklamı yazmasını talep edebiliyorlar. Bu tip reklam çeşitleri, insanı ilk önce yanıltabiliyor. Çünkü okurlar, eğer dikkat etmeden yazıları okumaya başlıyorsa, okuduklarının reklam olduğunu, ancak yazıyı bitirdikten sonra, yazının alt taraflarında veya yanlarda olan “advertorial reklam” ifadesini gördüklerinde algılayabiliyorlar. Tabi bu ifadeyi görene kadar, reklamı yapılan marka, ürün ve hizmetlerle ilgili verilen bilgileri, mesajları algılamış, zihinlerine yerleştirmiş oluyorlar. Zaten markaların istedikleri de budur. Bu tip yazılarda, çok az olmakla birlikte, yazı başında veya okurun, yazıyı okumaya başlamadan görebileceği bir alanda reklam olduğuna dair ifade kullanılıyor. Yazar doğal olarak, reklamını yaptığı ürün, hizmet veya markayla ilgili, okurlarına olumlu mesajlar iletmektedir. Okurlar, sevdikleri yazara karşı duydukları güven, saygı ve sevgiyle yazılarını okuduklarında, anlattığı marka ve ürünlerini de sevmeye, beğenmeye başlıyorlar.

Eskiden, gazete-okur ilişkisini kullanan markalar, bu sefer de isimlerin toplumla ilişkisini kullanmaya başladı. Yazısının her hangi bir köşesinde, reklam olduğuna dair ifadeyi kullandıktan sonra, bu yazıların hepsi normaldir. Fakat bazıları, reklam olduğuna dair ifade kullanmıyor ve insanlar, gerçekten, yazarın böyle bir deneyime sahip olduğunu düşünüyor. İşte bu tip yazılar, okurları yanıltabiliyor. Çünkü yazar, her ne kadar güvenilir, sevilen, saygı duyulan biri olsa da, yaşadığı deneyimler, kendisi seçimleriyle ilgilidir. Belki de okur, aynı seçimleri yaptığında, aynı memnuniyeti yaşamayacaktır. Yazarın hissettiklerini, düşündüklerini düşünmeyecektir. Fakat yazara karşı hissedilen duygulardan kaynaklı olarak, okur etki altında kalabiliyor. Kendi seçimleri olmadığı halde, sırf sevdiği yazardan dolayı seçimlerini değiştirebiliyor. Hâlbuki okurların, seçimlerini kendilerinin verdikleri kararlarla değiştirmesi gerekiyor.  

Arşiv

Etiketler